Tıpta Enerjetik Yaklaşımlar

Tıpta Enerjetik Yaklaşımlar

Holistik Tıp

Ülkemizde resmi olarak geleneksel ve tamamlayıcı tıp başlığı altında toplanan uygulamalara holistik tıp, integratif tıp veya bütünsel/ bütünleyici tıp adları da verilmektedir. 

Bildiğiniz gibi modern tıp veya klasik tıp ya da konvansiyonel tıp dediğimiz sağaltım uygulamaları bilimsel metoda yani deneye dayanmaktadır. Süreçte ve pratikte her zaman bu mümkün olmasa da temelde ve hedefte bu vardır. Deney mantıksal olarak kurgulanmış, istatiksel olarak kanıtlanmış bilimsel yöntemdir. Aynı şartlarda, belirlenmiş yöntemlerle tekrarlanabilme ve tekrarlandığında benzer sonuçları alabilme özelliği vardır. Aslında bugün bilim dediğimiz çalışmaların özelliği kısaca budur, ölçülebilirlik ve tekrarlanabilirlik.

Bilimsel çalışmaların insanlığın bugün ulaşmış olduğu modern hayatın, teknolojinin ve konforun kaynağı olduğu tartışmasızdır. Şu da bir gerçek ki bilim henüz evrendeki tüm bilinmezliği çözebilmiş değildir. Çok uzaklara gitmeye gerek yok, çok komplike bir varlık olan insanla ilgili bilgilerimiz bile henüz sınırlıdır. Bundan dolayıdır ki günümüzde hala anlayamadığımız mekanizmalar, çözemediğimiz problemler, tedavi edemediğimiz hastalıklar, iyileştiremediğimiz hastalar mevcuttur.

Bilimsel olarak gelecekte mutlaka bir gün bir şekilde çözebileceğimiz bu sorunlarla günümüzde nasıl başa çıkacağız? Böyle bir gerçeklik söz konusu.

Acaba bizim bilimsel tutumumuzda, mantıksal yaklaşımımızda, bütünsel anlayışımızda bir eksiklik, hata veya gözden kaçırdığımız, dikkate değer bulmadığımız bir şeyler var mıdır? 

İşte bazı hekimler bu konulara kafa yorarken aslında hayatın içinde yani kendi pratiklerinde bazı cevaplar bulmuşlardır. Bunların bazıları binlerce yıldır çeşitli kültürlerde çeşitli şekillerde uygulanagelen tedavi yöntemleri ile ilgilidir. Bir şekilde insanların şifa bulduğu ve bundan dolayı uzun yıllardır başvurduğu kullanmaya devam ettiği uygulamalardan biri de enerji tıbbıdır.

Enerji tıbbı deyince de aklımıza ilk gelen tabii ki akupunktur ve bunun modern bir versiyonu olan biofrekans veya biorezonanstır. Akupunktur geleneksel Çin tıbbı uygulamalarından en önemlisidir. Aslında sadece bir tedavi yöntemi değil bir yaşam felsefesidir. Temelinde de tüm evrenin enerjetik bir bütün olduğu ilkesi yatar. Hem evrenin tamamı hem de içindeki çeşitli varoluş biçimleri iki tane enerjetik karışıklığın çekişmesi ve akışının oluşturduğu uyumdan meydana gelmektedir. 

Karşıtlıklardan birinin arttığı veya azaldığı zamanlarda ve biçimlerde uyum veya harmoni bozulmakta ve bizim anormallik, sorun veya hastalık olarak adlandırdığımız durumlar ortaya çıkmaktadır. Bu bozulan dengeyi çeşitli müdahalelerle düzeltmek mümkündür. 

Akupunktur insan bedeninde bozulan bu dengeyi düzeltme yöntemlerini araştıran, uygulamalarını inceleyen bir alan olagelmiştir. 

Modern bilimsel anlamda üzerinde yeterince araştırma yapılmamışsa da çeşitli hastalıklarda etkinliği açıkça görüldüğü için son yıllarda Dünya Sağlık Örgütü de akupunkturu bir sağaltım yöntemi olarak önermeye başlamıştır.

Bilim dünyasına düşen görev de bilimsel tutumun bir gereği olarak bu yöntemi araştırmak, incelemek ve değerlendirip kendi lojiğine katmaktır. Bunları yapmadan baştan bir reddiye bilimsel bağnazlık olarak adlandırılabilir ancak.

İnsan sağlığında ve hastalıkların tedavisinde modern tıp olarak bugüne kadar üzerinde pek durmadığımız ve önemsemediğimiz bu enerji alanına geleneksel yöntemlerin tecrübeleri ve kazanımları eşliğinde eğilmek gayet mantıksaldır.

Nitekim çeşitli ülkelerde bu konuyla ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Çin, Rusya, ABD ve Almanya bu ülkelerden bazılarıdır. Bu yöndeki bazı çalışmalardan biorezonans veya biyofrekans yöntemi doğmuştur.

Bu sistemin esasları kısaca ve basitçe şöyledir. Organizmadaki hücreler, dokular, 

 ve sistemler normal veya sağlıklı bir durumda belirli bir enerji düzeyine sahiptir. Çeşitli hastalık durumlarında bu enerji düzeylerinin bozulduğu yani değiştiği tespit edilmektedir. Bu değişen düzeyleri zayıf elektriksel veya elektromanyetik frekanslar üretebilen bir dış jeneratör (biyofrekans cihazı) yardımıyla düzenlemek mümkündür. Rezonans, kuantum, manyetizma gibi çeşitli fizik fenomenleriyle açıklanabilen süreçlerden oluşan düzenlemeler sonunda bireylerin semptomlarında iyileşmeler tespit edilmektedir.

Örneğin bu yöntem ve cihazlarla kişilerin çeşitli maddelere ve gıdalara karşı gelişen alerji ve intoleransları tespit edilebilmekte ve giderilebilmektedir. Bunun temelinde de şu esas yatmaktadır. Biyolojik canlı hücreler gibi diğer inorganik maddeler de atomlardan meydana geldiği için enerjetik özelliklere sahiptir. Bu enerjitik farklılıklar atomaltı ve moleküler düzeyde maddelerin birbirleri ile etkileşimlerine yol açmakta, çeşitli tepkiler ve reaksiyonlar meydana getirmektedir. İşte yediğimiz içtiğimiz gıdalar veya temas ettiğimiz nesneler bizim vücudumuzda normalin dışında reaksiyonlar meydana getirirse atom altı enerjetik düzeyden başlayarak, moleküler, hücresel, sistemsel sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu durumlar ise çeşitli biyofiziksel yöntemlerle kalitatif olarak gözlenebilmektedir. 

Organizmada olumsuz enerjetik değişikliklere yolaçan bu maddelerle ilgili şunlar yapılır. Uzun süreli tüketime bağlı olarak vücutta birikmiş olan maddeler böbrek, karaciğer ve bağırsak gibi boşaltım organları enerjetik olarak uyarılarak vücuttan temizlenir. Bu maddelerin enerjetik olarak hasara neden olduğu hücre, organ ve sistemler hem cihaz yardımıyla enerjetik olarak desteklenir hem de bağışıklık sisteminin aktive edilmesi yoluyla korunur. 

Tedavi sürecindeki diğer bir adım bu maddelerin organizmaya daha sonra zarar vermemesidir. Bu, uyumsuz maddelerin veya gıdaların tespit edildikten sonra eliminasyon diyeti gibi yöntemlerle tüketiminin sınırlandırılması veya tamamen bırakılması yoluyla olabileceği gibi birçok durumda bu maddeler ile organizma arasındaki enerjetik uyumsuzluğun giderilmesi yoluyla da olabilir. Bu birçok biyokimyasal ve immünolojik reaksiyonun temelini oluşturan moleküler kilit-anahtar teorisinin enerjetik düzeye uyarlamasıdır. Alerji veya intolerans bağışıklık hücrelerinin çeşitli maddelere aşırı tepkisidir, yani normalin dışında bir durumdur. Hücrelerdeki aşırılık enerjetik düzeyden başlayarak dengelenirse moleküler düzeyde de yapısal değişim sağlanacak ve gıdalarla vücut arasında uyum oluşacaktır.

Dr. Emin Ali Tutuncu / 10.02.2021 / Antalya

( instagram: @eminalitutuncu – wa.me/0905443097978 )

Bu site, Bulut Web Site Web Tasarım Sistemi kullanmaktadır.
Canlı Yardım